Bizim iş en çok soru alan meslekler arasında yer alıyor. Galiba doktorlar birinci, avukatlar ikinci sıradadır. Herkesin bir hukuki sıkıntısı vardır, yoksa bile ‘başıma hukuki bir sorun alsam nasıl yırtarım’ın derdindedir. Daha üniversite birinci sınıftayken, yaz tatillerinde mahalleden koca koca adamlar yanıma gelip, “Sen hukuk okuyon, bilirsin. Ben şimdi adam öldürsem kaç yıl yerim?” diye sorular soruyorlardı. ‘Daha Medeni Hukuk’tayız. O chapter’a gelmedik abi’ diye geçiştiriyordum. Sorular, fantezi dünyasının genişliğine göre çeşitleniyordu tabii. Hasmının kafasını tuğlayla ezmek isteyenler, pompalı tüfeği rakibinin ağzına sokma hayali kuranlar, ‘adamı kesip gömsem yakalanır mıyım’cılar… Hiç kimsenin aklında efendi gibi evinde oturmak yok. Herkes birini kesme derdinde. Düşünüyorum da ne pis ortamda büyümüşüm arkadaş…
Mesleğe başladıktan sonra soruların önünü elbette alamadık. Örneğin, otobüste seyahat ederken yanımdaki amca önce ‘Öğrenci miyiz?’ diye sorar (Çok genç gösteriyorum evet. Ancak ‘öğrenci miyiz’ sorusunu hiç anlamadım. Öğrenciysem ne olacak? 64 yaşındaki amcayla yurttan sıkılıp eve mi çıkacağız? Kantinde oturup goygoy mu yapacağız?). Öğrenci olmadığımı anlayınca konu mesleğe gelir ve yol boyu adamın tüm miras işlemlerini, alacaklarının tahsilini ve çek zâyi davalarını halletmiş olurdum. Girdiğim her ortamda soru gelir, ben de yanıtlarım. Yanıtlama havamda değilsem de mesleğimi değiştiririm. Çoğu kez sorulardan kaçmak için metalurji mühendisi, piyade üsteğmen ve toptan gıda tüccarı olmuşluğum vardır.
Bizdeki algı, avukatın her şeyi ama her şeyi bilmek zorunluluğu olduğu yönündedir. Evet, avukat elinden geldiğince, zamanı ve enerjisi yettiğince her şeyi bilmelidir/bilmek için çaba göstermelidir. Ama kendi alanı dâhilinde… Gelgelelim bizim millet avukatı allame-i cihan olarak görmekte, aklına takılan her soruyu, bürosunda ya da sokakta kolayca ulaşabildiği avukata sorabilmeyi bir hak olarak görmektedir. Nasıl mı?
Büroda dilekçe yazarken bir müvekkil geldi. Buyur ettim. Önceden Asliye Cezalık bir işini halletmiştim, başka bir iş için geldiğini düşündüm, sorununu sordum. Adamın sorusu şuydu: “Yaa avukat bey sen bilirsin, saman makineleri kaçtan gidiyor?”… Evet, ben saman makinelerinin Ege bölgesi distribütörlüğünü yaptığım için fiyatlarına da hâkimimdir. Ve tabii, yıllarca büyükbaş hayvancılıkla da uğraştığımdan bu konuya benden hâkim birisini bulamazsınız. Yine de bozuntuya vermeyip bilmediğimi söyleyince aldığım tepki, sorudan daha acayip oldu: “Yaa sen nasıl avukatsın!”
Sıcak havada elimde poşetlerle eve gitmeye çalışıyorum. Yolda bir tanıdık durdurdu. Ben sıcaktan ve yükten dolayı trake solunumuna geçmişim, o durumdayım. “Ya size hemen bir şey soracağım. Alfasilin nedir?”… İlaç olduğunu söyledim. Ateş düşürücü mü yoksa antibiyotik mi olduğunu sordu. O sırada sırtımdaki ok kılıfında devamlı taşıdığım eczacılık fakültesi diplomamı çıkararak oracıkta yaktım ve eczacılığı bıraktığımı söyledim. Aldığım yanıt yine sert oldu: “Sen ne biçim avukatsın ya, bi Alfasilin’i bilmiyon”… Doğru. Daha çok botanik bilimi çalışıp insanlara ev yapımı ilaçlar da tedarik etmeli, haydi olmadı en azından prospektüs okumalı, hiç bilemedin silbaştan sınava girip eczacılık tutturmalıyım. Adam haklı.
Gecenin 23:00’ünde arayıp deprem olup olmayacağını soranlar (deprem dedeyim ben), muhabbet kuşu hasta olduğu için çare arayanlar (yan dal veterinerlik okudum), en iyi yangın tüpünün hangi marka olduğunu merak edenler (Los Angeles’ta demirden inmeli itfaiyecilik yapmışlığım da var), koltuk döşemecisi önermemi isteyenler (koltuk piyasası bizden sorulur), çocuğun velayetini aldığım babanın arayıp çocuğun hiç söz dinlemediğini ve çocukla konuşmamın mümkün olup olmadığını sorması… Örnekleri çoğaltabilirim ve mesleğe devam ettikçe çoğaltacağım da… İşin berbat yanı, tüm yanıtların aşağı yukarı aynı olması: “Sen nasıl avukatsın ya!”.
Arkadaşlar, kardeşler, yiğitler, bacılar… Mahkemelerde bile bilirkişiler alanlarına göre ayrılıyor. İnşaat bilirkişisine hiç kimse fazla mesai hesaplatmıyor mesela. Ya da sosyal hizmet uzmanları taşkın inşaatla ilgili kanaatlerini rapor olarak mahkemelere sunmuyor. Siz doktora gidip, 18’lik inşaat çivisinin fiyatını sormuyorsunuz. Ya da bakkaldan göktaşları hakkında bilgi almıyorsunuz. Peki bize neden bu tür şeylerle geliyorsunuz? Ezcümle; ne bileyim lan ben?