“Durum çok ciddi. Yapmadığımız bir paylaşım yüzünden ceza almamak için, Jandarma Genel Komutanlığı Bilişim Suçları Sosyal Ağ Bildirgesi çerçevesinde, Facebook'un güvenlik açığından ötürü hesabım üzerinde bulunan tüm verilerimin (IP, fotoğraflarım, paylaşımlarım vs.) çarpıtma yolu ve yasa dışı bir şekilde sahte kişilerce kullanılmasından ve doğabilecek tüm zararlardan ilgili Türk Ceza Kanunu maddeleri gereğince Facebook sorumludur. Bu hesabımdan başka bir hesabım olmadığını bildirir ve gereğinin buna göre yapılmasını tarafınıza arz ederim.”
Dün bütün gün, içimizi dışımıza çıkartana, “yeter ulan” diye bağırtana, şişirtip kusturana kadar Facebook’ta bu saçma paylaşımı okuduk. Paylaşımı yapanların çoğu da eğitimli, aklı başında insanlar. Doktorlar, mühendisler, öğretmenler ve hatta hukukçular…
Demek ki, durum gerçekten çok ciddi. Ülkenin geldiği son nokta bu. Memleketim insanı var olmayan bir bildirge ve kanun maddesine dayanarak olmayan sahte hesaptan yapılmayan paylaşımlarla ilgili kendisini aklamaya çalışıyor. Ortada hiçbir şey yok ama “başımıza ne geleceği belli mi olur” düşüncesiyle yokluğu ispatlamaya çabalıyorlar. Nasıl yapmasınlar? “Türkiye’de böyle şeyler olmaz, olsa bile zaten kısa sürede mahkemelerde haklılığın ortaya çıkar” naifliğine sahip kimse var mı aramızda? Yargı kurumu bitmiş, hukuk sistemi çökmüş, adalete inanç sıfırlanmış. Bu şartlarda kimse güvende olabilir mi? “Suçluluğu ispat edilene kadar herkes suçsuzdur” ilkesinin Türkiye’deki siyasi içerikli herhangi bir davada geçerliliği olduğuna inanan var mı? Siz “hesap sahte” diyene kadar zaten bir bakmışsınız altı aydır içerdesiniz.
Türkiye’de, bugünlerde binlerle ifade edilen rakamlarla yargıda temizlik yapılıp, yasalara aykırı şekilde hâkim ve savcılar gözaltına alınıyor. Daha dün avukatlar adliyede yerlerde sürükleniyordu. Birkaç yıl önce, asılsız ihbarlar, danışıklı gizli tanıklar ve sahte delillerle Ergenekon, Balyoz gibi davalarla insanlar içeri atıldı; “pardon kandırılmışız” denilerek serbest bırakılmaları iki sene aldı. 13 yaşındaki çocuğa cumhurbaşkanına hakaretten, 2 yaşındakine ise terör örgütüne üye olmaktan dava açıldı. Bir de “Türkiye’de altyapıya önem verilmez” derler, hâlbuki teröristlerimizi bile çekirdekten yetiştiriyormuşuz!
Madalyonun diğer tarafı ise daha korkunç. Teslim olan askerleri linç etmek, kemerle dövmek, boğaz kesmek, şanslı olup gözaltına alınabilenlere işkence yapmak serbest. Tabii ki darbelere karşıyız ve darbecilerin cezalandırılması gerektiğini düşünüyoruz; ancak bunun hukuk kuralları içinde yapılması gerekmez mi? “Darbeci de olsalar bu yapılanlar suçtur, bunları yapanlar yargılansın” dediğinizde, darbeci diye yaftalayıp, üstüne bir de vatan haini ilan ederek sizi içeri atarlar. İşin daha acı tarafı ise, sonrasında ceza alıp almayacağınız hususunun dosyanızın içeriğine değil, düştüğü hâkime bağlı olması. Size yoksa “üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne” geçiyoruz mu demişlerdi? He bebeğim İlhan Mansız…
Durum çok ciddi arkadaşlar. Başbakan ve cumhurbaşkanı sıradan bir şeymişçesine (ilk aşamada) darbeciler için idamı geri getirmekten bahsediyor. Bir allahın kulu da çıkıp, “Arkadaş, idamı kabul etsen bile geriye yürütüp, uygulayamazsın” diyemiyor. Yaptırdığı saray hakkında yıkım kararı verilince “Sıkıysa gelin yıkın” diyen, bildiriye imza attı diye akademisyenleri tutuklatan, canı öyle istiyor diye dokunulmazlıkları kaldırtan muktedir, “İdam edeceğim işte, sıkıysa gelin alın” dese, kimse ne yapacağını bilmiyor.
Ülke diktatörlükle yönetiliyor. Üstüne bir de darbe girişimi olmuş ve yenisinin olma ihtimali her zaman mevcut. İktidar şeriat hayaliyle ülkeyi iç savaşa sürüklüyor. En az ayda bir ülkenin bir köşesinde canlı bomba patlamaları oluyor, ki binlerce canlı bomba da sırada bekliyor. Kitlesel gözaltı ve tutuklamaların sonu gelmiyor. Bu tabloda siz hala örgütlenmek yerine Facebook’tan yapacağınız kıytırık bir paylaşımla suçu Zuckerberg’e atarak kendinizi kurtarabileceğinizi düşünüyorsanız, gerçekten durum çok ciddi…