top of page
ERDEM OKTAR

Yengenin ajanı

Normal şartlar altında, alanım olmayan bir konuda kulaktan dolma bilgilerim olsa da karşımda konunun uzmanı varsa oturup onu dinliyorum. Arada o kulaktan dolma bilgileri özür dileyerek, cahilliğimi mazur görün diyerek araya sıkıştırıyorum, yanıtımı alıp oturuyorum, ikna olmazsam bir daha soruyorum, anlamazsam bir daha soruyorum, tatmin olmazsam başka birine soruyorum. 36 yaşındayım, kendimi bildim bileli ben böyle yapıyorum. Bu soru sorma huyum başıma bela açmadı mı? Açtı. İlkokulda ‘Neden rakamlar var’, ‘Rakamları kim buldu’ gibi sorularımın yanıtları genellikle kabak kafama çat diye indirilen tokat olmuştur. Ya da doktor arkadaşlarımdan bazıları ben soru sormaya başladığımda diplomalarını yırtıyor. Sorularımın çok mantıksız olmamakla birlikte gereksiz detaylar içerdiğini ve resmen kafalarının şey olduğunu söyleyip beni dehliyorlar. Sorun değil, birini bulup yine soruyorum.


Geçenlerde mini bir ameliyat geçirdim. 25 senedir eğri sandığım burun kemiğim iki yerinden kırıkmış. Kırık olsa duramazsın diyorlar ya, duruluyormuş oğlum... Doktorum, anestezinin nasıl yapıldığından dozajına, Anestezi filminin gerçeklik payının olup olmadığından hangi bölgede nasıl bir operasyon yapılacağına, iyileşme süresinden kullanılacak alet edevatın nev’ine ve iyice suyunu çıkararak operasyonun kameraya alınıp alınmayacağına kadar bir dizi sorum karşısına önce önlüğünü çıkardı, sonra gömleğinin kollarını sıvadı, yaradana sığınıp bir koydu, burnumu 4 yerinden daha kırdı. Zaten ameliyata gireceğiz, orayı da hallediverir diye üstüne düşmedim.


Netice itibariyle sıhhi tesisatçısından öğretmenine, berberinden kimya mühendisine kadar bir işten ekmek yiyen insanların fikirlerine hürmet ediyorum ve dinliyorum. Bunun üzerine bir tuğla daha koyup dinlediğimi anlamaya gayret ediyorum. Keza okuduğumu da anlamaya gayret eden bir yapım var.


Ha, ben böyleyim diye cümle âlemin de böyle olmasına gerek var mı? Bence yok. Olmasın da zaten. Ama neden beni buluyor, onu bilmiyorum. Bunu da bir bilen çıkar diye sizlere soruyorum... En teknik konuda dahi olabildiğine sade konuşmaya gayret eden birisi olarak, insanlara bir konuyu en basit cümlelerle, nidalarla, en kaba ve anlaşılır jest/mimiklerle anlatmaktan pantomim sanatçısına döndüm şerefsizim. Dinlemiyoruz, dinlesek de anlamıyoruz, anlasak da yanlış anlıyoruz, yanlış anladığımızı da ölümüne savunuyoruz...


Bakın, geçen gün sıradan bir velayetin kaldırılması davası nerelere gitti onu anlatayım...

- Alo, avukat bey geçen günkü duruşmaya katılmamışsınız?

+ Evet, ameliyat geçirdiğim için katılamadım. Zaten ifadesi alınamayan tanık nedeniyle ertelendi.

- Siz katılmadığınız için bizim dosya çocuk mahkemesine gönderilmiş ama?

+ Nereye ne olmuş?

- Hakim, 'madem avukatınız gelmiyor, ben de çocuk mahkemesine sevk ediyorum' demiş.

+ Has... Öhöm... Duruşmada mı demiş bunu?

- Evet. Siz gitmeyince dosyamız çocuğa düşmüş.

+ Peki duruşma zaptında neden böyle bir şey yazmıyor?

- ...

+ Siz nereden duydunuz bunu?

- Yengem söyledi.

+ Senin yengen kim kardeşim?

- Gülsüm. Adapazarı'nda.

+ Ulan dava İzmir'de?

- Ona da bir arkadaşı haber vermiş.

+ Bizim davayı gizli gizli takip eden bir de söyleneni anlamayan gerizekalı sapık kim acaba?

- Efendim?

+ Öyle bir şey yok diyorum. Dosyanız çocuğa düşmedi, istese de düşemez, çocuk mahkemesine ötelenmedi, ötekileştirilmedi, öbürsüleştirilmedi, gücendirilmedi, örselenmedi. Aile mahkemesinde mis gibi pırıl pırıl duruyor.

- Ama yengem...

+ Çok rica ediyorum yengenizden başlatmayın.

- Çocuğa düşmedi mi şimdi?

+ Yengenizden başlatmayın.

- Çocuk.

+ Yengenizden başlatmayın.

- Mahkeme?

+ Yenge.

- İyi günler.

+ Yengeler.


İzmir’deki davayı Adapazarı’ndaki olayla alakasız yenge için takip eden gizli bir deli var ve bu kişiye göre bizim iş bir celse sonra Lahey Adalet Divanı’na doğru yuvarlanıyor. Şahsı henüz tespit edemedim. Bir sonraki duruşmada bulursam yengeyi soracağım.


Örnekler sınırsız... Hepimizin her gün başından geçen olaylardan sadece birisi... Bu ülkede kendini anlatabilmek, anlaşılır olmak çabası galiba bir bataklık... Çırpındıkça batıyorsun... Anlaşılır olmaya çalıştıkça her şey sarpa sarıyor. Neyse, yarın duruşma var. Ben birkaç saat önceden mahkeme kapısında vaziyet alayım da şu bizim velayet davasını takip edip yalan yanlış ispiyonlayan zekâ kimmiş bir tespit edeyim. Anlaşılır günler dilerim. Yengeye hürmetler.


432 görüntüleme
bottom of page