İşe sürekli geç mi kalıyorsunuz? Sabah uyanmak zor mu geliyor? Mesainin en iyi ihtimalle öğlen 12’de başlaması gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Patronunuzdan kaça kaça görünmezliği bulmanıza ramak mı kaldı? Farklı bahaneler bulma konusunda çıkmaza mı girdiniz? Merak etmeyin arkadaşlar, yalnız değilsiniz. Toplanın, size diyeceklerim var.
1. İşkolik: Dilekçe yazacağınız dosya konusunda içinizin rahat etmediğini, bu nedenle dosyayı akşam eve götürdüğünüzü, gece Yargıtay kararları araştırıp, makaleler okuduğunuzu, zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadığınızı, böyle böyle sabah saat beşe kadar çalıştığınızı, bu nedenle saat yedide çalan alarmı duymadığınızı söyleyin. Emin olun fırça yerine takdirle karşılaşacaksınız.
2. The walking dead: İnsanlar doğarlar, büyürler ve ölürler. İşte siz burada “ölürler” kısmına odaklanacaksınız. Dayı, hala, dede, nine gibi yaşça sizden büyük, en azından 60-70’e merdiven dayamış olan akrabalar işe geç kalan bir çalışan için en kullanışlı malzemeyi sunar. Yaşları itibariyle ölümleri çok kurcalanmaz, makul karşılanır. Akrabalarınızı böylelikle ufak ufak yaşarlarken öldürebilir, siz de o üzüntüyle işe geç kalabilirsiniz. Ancak öldürdüklerinizi patronun tanımadığı kişilerden seçmeyi unutmayın derim: “Erkancım, bu sabah Halkbank’ta senin geçenlerde öldüğünü söylediğin amcanla karşılaştık. Zombi maaşı yatmış, onu çekiyordu herhalde!”
3. Gözyaşlarının büyüsü: Gözyaşları içinde ofise girin. Ne kadar geç kaldıysanız, o kadar çok gözyaşı dökün. Soru soran olursa, elinizle “Hayır, şimdi değil” anlamında ufak bir işaret yapın ve masanıza geçin. Gün içinde yanınıza gelen olursa yine ağlayın ve fısıltı şeklinde “Sonra sonra” deyin. Böyle böyle günü bitirin.
4. Hastalık hastası: “Günaydın Harun Bey. Valla telefon elimdeydi, siz aramasanız ben sizi arıyordum. Yok canım, niye uydurayım. Gece ateşim 53 dereceye kadar çıkınca sürüne sürüne acile gittim. Hayır Fahrenayt değil, santigrat. O kadar olamaz mı? Hadi 53 yoksa da 43 kesin vardı. Neyse. Hastanede öğrendim ki, aşırı derecede bulaşıcı olan Asya gribine yakalanmışım. Hatta onun da en aşırı fazla süper çok derecede bulaşıcı olan Doğu Çin ejderha kuşu gribi türüne! Evet, ben de ‘allah allah’ dedim öğrenince. Doktor, hastalığı çalışma arkadaşlarıma bulaştırmamam için evde kalmamı tavsiye etti. Ben de tam sizden izin isteyecektim” diyebilir ya da b.kunu çıkarmadan sadece çok hasta ve halsiz olduğunuzu söyleyebilirsiniz.
5. Aç doyuran: Büroya elinizde simit, poğaça ve/veya kurabiye ile gidip, “Arkadaşlar buyrun” diye bağırın. Geç kalma nedeniniz aslında uyuyakalmanız değil de, mesai arkadaşlarınızın aç kalmasına yüreğinizin dayanamaması olduğunu gösterin.
6. Yaralı ceylan: Büroya topallayarak girin. Ani bir hareketle ayağınız burkulmuş olsun. Her ne kadar yaptırdığınız pansuman nedeniyle işe biraz gecikseniz de, iş aşkıyla yanıp tutuşan kalbiniz izin almanıza müsaade etmesin. İki saatten fazla geç kaldıysanız, gözlerinizi kapatarak geçici körlük yaşıyor ayaklarına yatabilir; geç kalma süreniz dört saatin üzerindeyse, bir kolunuzu gömleğin içine sokup yolda kolunuz kopmuş numarası yapabilirsiniz.
7. Bitmeyen trafik: Çok klasik olsa da trafik bahanesi büyük şehirlerde her zaman işe yarar. Güzel memleketimizde trafiğin olmadığı tek bir gün, tek bir saat mi var sanki? Ancak burada önemli olan, inandırıcılığınızı kaybetmemek için bahaneyi her seferinde farklı varyasyonlarla sunabilmektir. Mesela yağmur yağmıştır, kaza vardır, yol çalışması başlamıştır, protokol geçişine denk gelinmiştir, tam da köprüde intihar edecek zamanı bulmuşlardır. Evirin, çevirin, combo yapın, kullanın.
8. Hediyeci başı: İşe geç kaldınız, çünkü patronunuzun doğum gününü, baba ya da teyze olmasını, meslekteki 18. yılını, geçen gün kazandığı “önemli” davayı, sonunda tahsilatla kapanan dosyayı vs kutlamak için ona ufak bir hediye almak istediniz. Ancak ne yazık ki kendisine layık bir hediye bulamadınız. Hatta belki bunun için yarın bir kez daha ufak bir gezinti yapmanız gerekecek. Double shot!
9. Kontra atak: Neşeli bir tavırla büroya girip, “Herkese günaydın. Ne o, bugün erkencisiniz” deyin. Aslında siz geç kalmamışsınız da, herkes o gün biraz erken gelmiş algısı yaratın. Anlık şaşkınlıktan yararlanıp sıvışın.
10. Şakacı çocuk: Mizaha başvurarak olayı kapatmaya çalışın. “Size yeni öğrendiğim fıkrayı anlatmış mıydım Zeynep Hanım? Durun durun, hemen anlatayım. Şimdi bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman, bir de Temel trende gidiyorlarmış. Hepsinin de yanlarında birer tane çanta. Dinleyin dinleyin, burası çok komik şimdi…”
11. Kainat üzerime üzerime geliyor: “Sabah alarm çalmadığı için geç uyandım. Sözde son teknolojiyle telefon yapıyorlar ama bir alarmını bile düzgün çaldıramıyorlar! Ondan sonra kalktım, bir baktım ki sular kesik. Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz yahu! Elimizi yüzümüzü neyle yıkayacağız? Su almaya bakkala indim, bakkal efendi daha dükkanı açmamış. Oh be, ne güzel hayat! Biz sabahın altısında kalkalım, millet keyif çatsın! Dedim bari işe gideyim, orada halledeyim işlerimi. Arabaya atlayıp geldim, yarım saat dolandım ama bir tane park yeri yok. Vatandaş g.tüne mi sokacak bu arabaları kardeşim? Nerede bu devlet, belediye nasıl çalışıyor anlamıyorum. Bir tane katlı otopark yapmak bu kadar mı zor! Hadi park işini hallettik, arabadan aşağıya adımımı atmamla ayakkabının topuğu sizlere ömür. 1500 liralık ayakkabının topuğundan bahsediyorum. O kadar para verdikten sonra senin kırılmaya hakkın olabilir mi ya? Gerçekten soruyorum, olabilir mi? Bak kainat üzerime üzerime geliyor! Hadi şansıma arabada yedek ayakkabı vardı, onunla değiştirdim. Ofisin kapısına geldim, bu kez de…” Bu konuşmayı bir de dakikada 800 ila 1000 kelime hızıyla yaptığınızı düşünün. Patronunuzun size hak vermesi bir yana, “Allah da benim cezamı versin” deyip kenara çekilmesi işten bile değil.
12. Ortalık karışık: Patron nerede kaldığınızı sormak için aradığında sakince telefonu açın ve “Sabah keşif var diye adliyeye geldim ama keşif bugün değilmiş. Bir karışıklık olmuş, ajandaya yanlış not alınmış sanırım” deyiverin. Yutmaz mı? Eee, o zaman gargara yapsın. Sonuçta, hangimizin hayatında karışıklıklar olmuyor yok ki? Memleket bile karışık hemşerim, işler mi karışmayacak!
13. Ters psikoloji: O sevimsiz bakışları üzerinizde hiseder hissetmez; gece arka arkaya iki tane film seyredip gereksiz yere geç yattığınızı, haliyle sabah epey geç kalktığınızı, evden çıkarken yağmur yağdığını görünce ıslanmamak için biraz daha oyalanmaya karar verdiğinizi, nasıl olup da böyle sorumsuzca davrandığınıza inanamadığınızı, şu an kendinize çok kızgın olduğunuzu, hatta patronun bile bu kadar kızgın olamayacağını söyleyin. Gördüklerinize şaşıracaksınız.
14. Erken alzheimer: Aslında mesainin başlamasından yarım saat önce gelmiş ama telefonunuzu, cüzdanınızı, dava dosyasını, laptopunuzu vs evde unuttuğunuz için ofisin kapısından geri dönmek zorunda kalmış olabilirsiniz. Aynı bahaneye iki gün önce de mi başvurdunuz? Yoo, öyle bir şey hatırlamıyorsunuz. Ne? Sabah duruşma mı vardı? Ama onu da hatırlamıyorsunuz…
15. Adam satma: Geç kalmanızla ilgili en ufak bir cümle başlangıcında, “Geçen hafta Cansu her gün yarım saat geç geldi, ona kimse bir şey demedi ama?” diyerek uzaklaşın. Bırakın gerisiyle Cansu uğraşsın. Öyle bir şey olmadığına milleti ikna etmeye çalışırken göbeği çatlasın. Mesai çıkışında Cansu’ya yakalanmamaya dikkat!..
Tabii ki işe geç kalınınca ileri sürülebilecek bahaneler numerus clausus değil. Yukarıda sayılanların haricinde sizler de “hanımla kavga ettik”, “çocuğun bakıcısı gecikti”, “gece eve hırsız girmiş”, “arabaya çarptılar”, “metrobüs bozuldu”, “dün gece birisiyle tanıştım, anlarsınız ya”, “işe gelirken köpekler saldırdı, apartmana sığındım”, “sabah sabah bir şey uyduramadım, joker hakkımı kullanayım” gibi kendinize has bahaneler yaratabilir, patronunuzla yapacağınız konuşmayı renklendirebilirsiniz. Şimdiden kolaylıklar dilerim.
Not: Bu yazı geçen hafta Salı günü yayınlanacaktı; ancak ne yazık ki bir haftalık gecikmeyle karşınıza çıkıyor. Neden mi? Yaa geçen hafta dayım vefat etti. Tam onun defin işlemleri falan bitti, bu sefer de ağır bir gribe yakalanmı…