Geçenlerde bir haber gördüm. RTÜK, iki televizyon kanalına bir iç çamaşırı firmasının iç çamaşırlı manken içeren defilesini yayınladığı için ceza kesmiş. Gerekçe, iç çamaşırı defilesi izlenmesinin Türk geleneğiymiş gibi bir imaj içermesi ve yayınların çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar vermesiymiş. Siz tahminen, “Senelerdir yayınlanmıyor mu bunlar yahu? Hatta sırf bu iş için moda kanalları bile vardı” diye düşünürken, ben de eski günlerimi hatırladım.
Bir dönem Türkiye’nin bir numaralı müzik kanalının avukatlığını yapmıştım. Müzik kanalının avukatı olarak, idareden cezaya, vergiden fikri sınaiye kadar aklınıza gelebilecek her türlü davaya bakmak, sözleşme hazırlamak ve en önemlisi de yayına girecek klip ve reklamların denetimini yapmak benim görevimdi. En önemlisi denetim yapmak diyorum, çünkü başımı en çok ağrıtan kısım orasıydı.
Daha işe başladığım ilk gün maillere boğup, “Ozan Bey, bu klipleri yayına vereceğiz. Sıkıntılı bir durum olup olmadığını kontrol edebilir misiniz?” diye sordular. Önünüze bir klip geldiğinde, birçok konuya aynı anda dikkat etmeniz gerekir. Cinsel içerik var mı, içki veya sigara içiliyor mu, gizli reklam bir yerlere gizlendikten sonra ortaya çıkıp nanik yapar mı, kimsenin anasına, babasına sövülüyor mu vs… Ben denetimi yapıyordum yapmasına da, İzmir gibi rahat bir şehirde doğmuş, büyümüş benimle, İç Anadolu’nun muhafazakar bir şehrinden gelen RTÜK üyelerinin arasında bariz bir algılama farkı olduğu da yadsınamaz bir gerçekti.
Aradan birkaç ay geçti geçmedi, bazı kliplerden dolayı “fazla cinsellik içeriyor, bacım öyle sere serpe dans edilir mi, ahlaki bıdı bıdı açısından bıdı bıdı, Türk geleneğine aykırı, Alper Tunga senin gibiler yüzünden öldü şerefsiz” gibi nedenlerle şirkete 100 bin lira civarı bir ceza kestiler. Neymiş efendim, yayınlanan klipte öpüşülüyormuş. Arkadaş iyi de şarkının adı zaten “Kiss”. Napacaklardı başka? Sadece uzaktan mı kesişselerdi? Neymiş efendim, klipte Nicki Minaj’ın yakın çekim bikinili görüntüleri varmış ve çıplak bedenler yeterince flulaştırılmamış. Napayım güzel kardeşim? Tesettüre mi sokayım Nicki Minaj’ı, Salı pazarına götürüp haşema mı aldırayım, yeterince flulaşmıyor diye ekranın ayarlarıyla mı oynayayım? Neymiş efendim, danslar çok şehvetliymiş. Ne edeyim canım abicim? Ankara misket mi oynatayım elin Amerikalısına? Zeybeğe mi kaldırayım, halaya mı katayım?
Kafamda milyon tane soruyla, bir yandan cezalardan kurtulmak için idare mahkemesinde davalar açtım ama diğer yandan yeni cezaları da engellemek gerekiyordu tabii. Bizim müdürden rica edip, RTÜK’ten randevu aldırdım. “Abi, git sor gözünü seveyim” dedim, “Öpüşmeye ceza kesmişler, bu adamlar hiç öpüşmez mi? Kadın bikinili diye ceza vermişler. Bu adamlar hiç sahile inmez mi?” Sağolsun müdürümüz atladı, gitti, görüşmelerini yaptı, döndü. Ben bizim tuttuğunu koparan müdürden, “Gittim, gördüm, yendim. Durumun saçmalığını anladılar, hatalarından döndüler” gibi işleri kolaylaştıracak bir cevap beklerken, saçmalıkta çığır açacak yanıtlarla karşılaştım. Ankara’da deniz yokmuş, ondan üyeler sahile inmiyorlarmış. Ha bir de Ankara’da öyle öpüşülmüyormuş. Sanırım Ankaralılar öpüşmeye Eskişehir’e falan gidiyorlarmış. Hatta üyelerin bir kısmını da leylekler getirmiş.
Bu arada yurtdışından dönen patron yediğimiz cezaları öğrenince haliyle pek mutlu olmadı. İyi gününe denk geldik de, “Bunları acemiliğine veriyorum. Ancak bir daha olursa maaşından keserim” uyarısıyla yırttım. Ancak RTÜK yakaladı mı, vicdansızca yüz kağıdı yapıştırıyor. Bir daha ceza yersem, benim kıytırık maaşımla öde öde biter mi ulan! En ufak bir hatada, avukat olarak başladığım şirket kariyerime, parası hesaba çıkışmayan müşteri gibi bulaşıkçı olarak devam etmem olasılık dahilindeydi artık.
Ertesi gün önüme yeni klipler geldi. Yahu millet dans edip, el ele tutuşuyor falan ama şehvet duygusu uyandırır mı bilmediğimden yayın için onay veremiyorum. Klipler yavaş yavaş birikmeye başladı. Bir ara şirket çalışanı genç bir çocuğu alıp, bilgisayarın başına oturttum. Klipleri izletip, “Var mı bir hareket?” diye soruyorum. Cevap vermeyince, “Utanma oğlum, abinim ben senin” falan diyorum. Bildiğiniz Sigmund Freud testleri yapıyorum çocuğun üzerinde. Bana kalsa sabah akşam Nihat Doğan, İsmail Türüt, İbrahim Tatlıses klibi yayınlayacaktım ama ona da izin vermediler.
En son baktım olacak gibi değil, rica minnet RTÜK’ten bir randevu daha aldık. Hayır arkadaş, bana en azından nelerin seksili, nelerin normal olduğunu söyleseler ona göre klip yayınlatacağım. Ankara’ya giderken birkaç tane de klip attım çantaya. Aklım sıra oradakilere izletip, görüş alacağım. Gel gelelim RTÜK kurnaz, RTÜK anasının gözü. “Biz kliplere bakıp, ‘burayı çıkar, şurası kalsın’ şeklinde görüş bildirirsek bu sansür olur” dediler. Eee? O kesme işini onlar değil, biz yapacakmışız; çünkü o zaman sansür değil, yayıncının takdir hakkı olurmuş! Yumruğu masaya vurup, “Tırsak hakem miyim ulan ben, tüm takdir hakkımı ev sahibi takımdan yana kullanayım” demek istedim; fakat diyemedim tabii. Yetkili devam etti: “Şimdi malumunuz televizyon yayınlarının da bir kaidesi var değil mi beyefendi? Zararlı neşriyata zamanında müdahale şart oluyor. Kliplerde sakıncalı değil de, mahzurlu birkaç yer olabiliyor. Klipleri yayın yasaklarına uygun bir hale getirmeniz gerekiyor.” Görüşmeyi uzatmanın bir anlamı olmadığını çabucak anladık. Döner dönmez aldım elime makası, başladım klipleri kırpmaya.
Şimdi siz okuyunca “Ne olacak yani? Klibin iki üç yerini fırt fırt atıverirsin, olur biter” diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak o işler öyle olmuyor canım kardeşim. Bir klip koyuyorlar önüme, “Shakira ft. Rihanna - Can't Remember to Forget You”… İzledikten sonra unut unutabilirsen. Shakira ile Rihanna’yı aynı klibe koydun mu, 50 bin liralık ceza zaten cepte! Bir de üstüne bunlar yatakta zıplıyorlar, şezlongta mayoyla puro falan içiyorlar. Danslarına girmiyorum bile… Ben görevim gereği Batı’nın hep iyi yönlerini almaya, ahlaksızlığını kapıdan içeri sokmamaya çalışıyorum. Ancak ne mümkün! Klipten Shakira’nın kalçalarını çıkarıyorsun, yandan Rihanna’nın bacakları fırlıyor. Bacakları hallediyorsun, elleri hareketleniyor. Kes kes bitmiyor arkadaş. Üç dakikalık klip oldu mu sana kuş kadar. Tek dert kesmek de değil. Kestiğin yerdeki akışı sağlamak için yerine ne koyacaksın? Birkaç izlemeden sonra Shakira’nın “hanım hanımcık” gitar çaldığı bir bölümü buldum. Tuttum her yere onu yamadım. Klip öyle bir hale geldi ki, dönüyor dönüyor gitar çalıyor kadıncağız. Garibim Shakira’nın akor basmaktan parmakları nasır tuttu.
Bunu atlattık, bu sefer de “Jennifer Lopez ft. Iggy Azalea - Booty” klibini koydular önüme. Klip değil, saatli bomba! Düşünün, elinizdeki Jennifer Lopez’in klibi ve şarkının adı da “kalça”! Arkadaşların kötü niyetli olduklarını düşünmüyorum; sonuçta elin gavuru Türk geleneğini nereden bilsin. Giyiyor bikiniyi, geçiyor kameraların karşısına, veriyor coşkuyu… Ancak onun verdiği coşkuyu dizginleyeceğim diye benim anam ağlıyor. El mecbur, yine aldım klibi; kestim, kestim, kestim. Ardından yeniden düzenledim. Klipte Jennifer Lopez’in görüntülerinin yer almamasını bir kenara koyarsak, bence tam bir şaheser oldu. Ustalık eserim! Her kanal bizim gibi yetenekli olmadığından bir süre sonra gazetelere şöyle bir haber düştü tabii: “Jennifer Lopez’in kalçası RTÜK’e takıldı!” RTÜK birkaç televizyon kanalına takmış takacağını yine!
Hadi bunların hepsi bir yere kadar da, “Miley Cyrus - Wrecking Ball” klibi nedir arkadaş? Kadın çırılçıplak gülleye binmiş, sağı solu yıkıyor. Be vicdansız, be insafsızın kızı, be nankör kedi! Biraz edep yahu! Amaç müzik değil, doğrudan Türk aile birliğini çökertmek! Bunlar hep Amerika’nın oyunları işte! Takdir haklarımı kullandıktan sonra ne yazık ki elimde anca yirmi saniyelik bir bölüm kaldı. Baktım olacak gibi değil, klibi doğrudan çöpe attım. Neyse ki, bir süre sonra sadece Miley Cyrus’ın suratının yer aldığı alternatif bir klip çıkardılar, biz de el sürmeden yayınlayabildik.
Buna benzer yüzlerce klip elimden geçmeye, ben de bunları bir güzel kırpmaya devam edince, bir süre sonra şirkette “Ozan Bey” yerine başka bir adla anılır oldum: El Cezire Bey! “Klipler El Cezire Bey’e gönderildi mi?”, “El Cezire Bey kontrolleri yaptı mı?”, “El Cezire Bey adliyeden döndü mü?” Gerçekten de bu ismi sonuna kadar hak ediyordum. Kliplerimiz artık helal klip kıvamındaydı ve El Cezire TV’de bile gönül rahatlığıyla yayınlanabilirdi.
RTÜK'ün yapmaya zorladığı dokunuşlar sayesinde yayınladığımız şarkılar artık şu kıvamdaydı:
Minik minik minik kelebek, minik kelebek, minik kelebek
Dur sakince uçmak ne demek, uçmak ne demek, uçmak ne demek
Fazla gezinme git bir dalda dur, git bir dalda dur, git bir dalda dur
Kanat çırpmadan yerinde otur, yerinde otur, sen otur.