Mutlu mesut otururken aniden yerinizden fırlayıp bilgisayarınızı mı açıyorsunuz? Denizde dipten kum çıkarmaya çalışırken ani bir kararla kıyıya doğru yüzüp telefonunuza mı uzanıyorsunuz? Gece mışıl mışıl uyurken yatakta zıplayıp tokat yemiş gibi mi hissediyorsunuz? Bir an önce eve gideyim derken kendinizi bir aksiyon filminin içinde mi buluyorsunuz? Kısacası aniden heyecanlanan, panik yapan, soğuk terler döken, endişelere gark olan, kafasında devamlı sorular ve sorunlarla yaşamını sürdürmeye çalışan birisi misiniz? Tebrikler, avukatsınız.
İşte avukatın canından can alan ömür törpüsü 9 durum:
1. Kesin süreli işlerde süre kaçırma şüphesi: Bu, bir avukat için en fena panik nedenlerinden birisidir. Elinde çay-çekirdek film izlerken aniden Muhittin Amca’nın temyizinin yazılıp yazılmadığı endişesi hücum eder. O saatten sonra ne çay kalır ne film. İçinize kurt düşmüştür bir kere... Yerinden fırla, panikten her yerinden fışkıran terleri sile sile ajandaya saldır. Notlar arasında ara, temyize daha dört gün olduğunu gör. Güveneme, bir de UYAP'tan bak. Tam emin ol. Filmlerde iğne vurulur vurulmaz uykuya dalan adam gibi gevşeyiver. Bu ani iniş çıkışlarla dolu birkaç dakika için yemin ederim ömürden 11 yıl gitti.
2. Yapışkan uzaktan akrabanın bürodan içeri girdiği an: İşlerinizi bitirmiş, çantanızı toparlamaya başlamışsınız. O esnada hayatınızda sadece iki kez gördüğünüz annenizin dayısının ortanca bacanağının kızkardeşinin görümcesinin kayınbiraderi yüzünde büyük bir gülümsemeyle içeriye girer. Önce ne kadar yakın akraba olduğunuzdan bahsederken (sanırım sadece çok uzaktan hısımsınız) diğer yandan kızının okul tercihlerinden vergi beyannamesine, icra takibinden miras davasına kadar tüm dosyalarını size temizletip gider. Bürodan kırk yılda bir 16:00'da çıkmak isterken saatin nasıl 21:00 olduğunu anlayamazsınız bile. Ömürden mis gibi bir 2 yıl gitti.
3. Haksız yere baroya şikayet edilmek: 'Avukatlar şöyle güvensiz, avukatlar böyle paracı, avukatlar öyle garantici' dediklerinde derhal enlemesine çizgili Picasso kazağımı giyip, 'Hayır, bu resmi siz yaptınız' diyesim geliyor. Yakının diye dava masraflarını bile kendi cebinden yapıp, üstüne üstlük olabilecek en iyi sonucu aldığın dava bittikten sonra o dangalak tarafından baroya 'davama bakmadı, benimle ilgilenmedi, akşamları gelip omuzlarıma masaj yapmadı' şeklinde şikayet edildiğini duyunca; avukatın önce kendisini güvenliğe almak istemesine burun kıvıranlara Varna'dan haykırıyorum işitiyor musunuz: 'Guernica'yı siz yaptınız!' Bu mevzu ömürden 8 yıl alır.
4. Gecenin üçünde kafayı çeken müvekkilin sizi call center sanarak telefona davranması: Bazı müvekkillerin başı beladan kurtulmadığından geceleri telefona bakmak durumunda kalabilirsiniz. Ancak çocukla kişisel ilişkinin tesisi davasını rakı masasında çözmeye kalkarak, 'Ben bu çocuğun babası değil miyimj... Davajı açalı üj gün oldu, şocuğumu göremiyorums... Şen naşıl avgatzınj' diye aranmak mı? Ömürden 3 yılı silebilir miyiz?
5. 'İki dakika cübbenizi alabilir miyim' diyen meslektaş: Duruşma beklerken cüppe getirmeyen ve koridorda sizi gözüne kestirerek cübbenizi isteyen bir meslektaş muhakkak bulunur. 'Hemen iki dakikalık bir ön inceleme meslektaşım' diye başlanan cümle karşısında ne deseniz boş... Cübbeyi verseniz olmaz, vermeseniz hiç olmaz. Tecrübeyle sabit; o 'iki dakikalık ön incelemeler' hiç iki dakika sürmedi... O sizin cübbenizle 48 dakikalık bir duruşmaya girerken, siz de koridorda bekleyen bir başka meslektaşınızın cübbesine salça oldunuz... Resmen saadet zinciri... Cübbe bulma çabasıyla da ömürden 2 yıl gitti.
6. İcra takibi için verilen senetleri kaybettim sanmak: Ani gerçekleştiğinde enfarktüs veya felç etkisi yapar. Aniden terleme, nabzın 190'lara yükselmesi, sırta bıçak saplanır gibi bir acı, kollarda uyuşma, konuşma güçlüğü... Kaybedildiği sanılan senetlerin büyüklüğüne göre hafıza kaybı, yutma ve konuşma fonksiyonlarını kaybetme de sıklıkla rastlanır. Senetler bulunana kadar mamayla beslenen adam tanıyorum. Ömürden giden çok tatlı bir 5 yıl daha...
7. Duruşmaya geç kalma tehlikesi: Sabah vakitlice kalkmış, güzelce giyinmiş, hukuk losyonunuzu sürmüş, aracınızda çalan birbirinden güzel müziklerle adliyeye doğru yola çıkmışsınız. Her şey yolunda giderse değil duruşmaya yetişmek, çayınızı kahvenizi içmek için zaman bile ayırabilirsiniz... Ama hayat öyle mi? Sen bir yere yetişeceksen o trafik tıkanır. Akıyor gibi görünen şeride geçersin, şerit olur sana Kavimler Göçü... Karşı taraf vekilini mi arayayım, bir arkadaşı yerime duruşmaya mı sokayım, 'amanın beni bekleyin' diye kalemi mi yıkayım arasında yaşanan gitgeller için ömürden bir 2 yıl daha siliyoruz.
8. Ceza koridorunda çıkan kavgada sandalyeye oturmuş adamın uçması: Bakın buna bir şey demiyorum. Eğlenceli aslında. Yani saldırılan taraf olmadığım sürece, özellikle ağır ceza koridorlarında çıkan kavgaları bir kenara geçip izlerim bile. Ama kavganın birinde adamı oturduğu sandalyeyle birlikte karşı tarafa fırlatan yiğidi görünce insan gerçekten 'aman tanrım' diyor... Bu başlık altında, saldırıya uğrama durumuna binaen ömürden 4 yılcık alıyorum...
9. Tahliye olan müvekkilin vekalet ücretiyle birlikte ortadan kaybolması: Biz bu arkadaşlara hürkuş diyoruz. Tahliye edileceği duruşmaya kadar ücretinizi aldınız aldınız... Aksi takdirde aniden pırrr diye bir ses duyarsınız... Belki üstünüzden bir kuş geçer... Sazlıklardan havalanan bir ördek gibidir sesi... O ördeğin kanatlarına ömürden giden bir 3 yıl daha ekleyiniz.
Yazıdaki ömür törpüsü durumların canımızdan götürdüğü yılları topladığımızda 40 YAPAR! Hesaba göre birçoğumuz çoktan hayata veda etti, mesleğin başındaki 24-25 yaşındaki arkadaşlarımızın da bir ayağı çukurda... Hepimize geçmiş olsun...