Merhaba, sevgili Avukados dostları;
(Hep böyle antin kuntin bir giriş ile başlayan yazı yazmak istemiştim, sonunda oldu. Ohh, sefam olsun.)
Nasılsınız, iyisiniz inşallah, her şey yolunda mı? (Ne acayip yazı oluyo lan!) Toparlayalım.
Bizi sorarsanız, biz iyiyiz. Uzun bir tatili geride bıraktık. Adli tatiliydi, bayramıydı, seyranıydı derken avukatlığı unuttuk valla... Geçen adliyeye duruşmaya gittim, uzun tatilden sonra cübbeyi giymeyi beceremedim. Düşünün artık... Öyle soğumuşum olaydan!
Bu yaz güzeldi, bizim ekipten Erdemlerin çocuğu oldu İpek, ona çok sevindik. İyi ki doğmuş diyelim tekrar. Ozanlar tatili güzel geçirdi ailecek. Gökmen hayırlı bir iş yapıp sigarayı bıraktı. Bende pek bir numara yok (Bak böyle bakınca uyuz oldum kendime).
Yaz nedeni ile Ozan’ın Avukados’da gifleri omuzlaması dışında biz pek bir katkı sunamadık yazı anlamında. Artık dönüş vakti diyerek, hepinize merhaba diyorum.
Yazın hepimizin dikkatini çeken konu şu idi; Avukados sayfasında paylaşılan gifler (haraketli resim diyelim) malumunuz pek beğeniliyor ve paylaşılıyor. Teveccühünüz. Biz defalarca kendimiz avukatları hicvettik orada. Avukat; tavşan mı olmadı, inek, yılan, kurbağa, maymun mu... Neler neler! Kendimizi hicvettiğimiz giflerin altına “avukat şöyle iken, böyle iken” yorumları ile çok güldük, çok eğlendik ve beğenildik. Ancak bu yaz bir gif’e gelen yorumlar enterasandı. Şöyle; yemek yiyen ağzı dolu ve dalgın bakışlı bir maymun gifinin altına “ikram edilen tatlıyı yerken, meşgulüm avgat bey görmüyor musunuz diyen icra memuru” yazısı ile paylaşmıştık. Kendimizi şekilden şekile sokup yaptığımız mizah amaçlı onca paylaşımın ardından hiçbir avukat “gık” dememişken işte bu icra memurları ile ilgili paylaşımın ardından yapılan yorumlar şahaneydi doğrusu! Muhtemelen hepsi memur olan arkadaşlar ne cahilliğimizi bıraktılar, ne eğitimsizliğimizi. Bizden hukukçu da, insan da olmazmış, bunu da öğrendik sayelerinde.
Yanlış anlaşılmasın; kızdığımız, alındığımız filan yok. Her türlü eleştiriye açığız ve hep açık olacağız. Biz kendi halimizde amatör yazarlarız sadece ve hukukçu olmak bizi bir araya getirdi (Mesleğin en sevdiğim yanı da bu. Çok kafa adamlar/kadınlar var lan nereden baksan!) Ama madem serde yazarlık var, topluma ayna tutmak biraz boynumuzun borcu. O halde buyurun benim gözümden bakalım bir de adliye personeline;
Yağ Satarım, Bal Satarımcı Ağır Ceza Müdürü;
Tür: Gerilim - IMDB: 9.1
Akşamüstü, ofis sakin… Caart, telefon.
Sekreter; “Falanca ağır ceza mahkemesi kalem müdürü arıyor, sizinle görüşmek istiyor, bağlayayım mı?”
Allah, allah! Ne görüşecek ki benimle? Lan yoksa temyiz filan mı kaçırdık! Kafamda deli sorular.. “Bağla kızım.”
Müdür; “Avgat bey, nerelerdesin yahu! Gelmez, uğramaz oldun.”
Gerilim başlıyor, yahu ben hayatımda bırak duruşmaya girmeyi, o mahkemenin önünden dahi geçmedim ki. Bu ne şimdi? Neyse, beklenen an gelir.
Müdür; “Bak şimdi avgatım. Memleketten bal getirttim. On numara, beş yıldız, esaslı bal! Senin gibi hatırlı dostları arıyorum. Sana da ayırdım bir 5 beş kilo. Yarın gel al, bekliyorum.”
Ben; “Tabii müdürüm, tamam müdürüm, ala müdürüm, derhal müdürüm, yarın müdürüm.”
İşte o an kafan biraz çalışsa; “Ne balı kardeşim, istemiyoz biz bal mal” deyip telefonu kapatman gerekir. Çünkü hayatta tanımadığın bilmediğin bir adam sana hatırlı dost diyor; ticaret yapmaya, bal satmaya çalışıyor. Belli ki almış eline baro rehberini, kafadan arıyor gözünün kestiklerini. Ama diyemiyorsun işte “De get” diye. Diyemezsin. Ben bu yüzden çok üzülürüm hakim, savcı, polisiz diyerek aranarak dolandırılan insanlara. Gaflet böyle bir şey işte. Malum korku cumhuriyetinde yaşıyoruz yıllardır. Koşar gider alırsın o balı. Hediyesi 400 TL. Sonra dersin ki, ulan bu müdür balının meşhur olduğu Karslı değil, Rizeli değil, Tuncelili değil. Adam Çorlulu, bal güya oradan gelmiş. Çorlu ile balın alakasını Google amca bile kuramadı, ben nasıl aldım? Allah vere de uyduruk TV kanallarında 10 kavanozu 100 TL’ye yanında poleniyle, peteğiyle satılan ballardan olmasa bari! Gerçi o da müstahaktır bana.
Bir de Avon vb. ürünleri satan ablalar var adliyede çalışan ama onlar genelde kadın avgat arkadaşlara musallat durumdalar. Ki nereden baksan akrabadırlar bu yağ satar, bal satar Çorlulu müdürümüzle..
Tatlıcı İcra Memuru;
Tür: Suç, aksiyon - IMDB: 8.8
Şimdi efendim, bilmeyenler vardır öğrensin. Çukurova da bir adet vardır. Kız istemeye giderken bir tepsi baklava ile gidersin, kızı verirlerse yüzük takılır, tatlı yenilir. Söz merasimi budur. Tatlıyı yemek de bu merasime verilen halk arasındaki isimdir. Yani atıyorum; “Figen ne yapıyo ya iyi mi?” denildiğinde, “İyi iyi, geçen hafta tatlısını yedik” deniliyorsa bilin ki Figen sözlenmiş, nişanlanmış, hayırlı bir işe adımını atmıştır.
Bizim meslekte de hayırlı iş, icra dosyana para yatmasıdır. Para dosyaya düşer ve eğer yüklü ise aynı an telefon çalar. Seç, Güllüoğlu mukabili kaliteden aşağı olmamak kaydı ile 3-5 kilo tatlı siparişi gelmiştir. Anla ki o an çocuğunun doğumu sırasında açtığın davan, evladın gibi büyümüş, serpilmiş, Yargıtay’ı dolaşmış ve çocuğun okula başlayıp okuma yazmayı söktüğü sıra kesinleşmiş ve de nihayet dosyaya para gelmiştir. Bu kesinlikle ve kesinlikle hayırlı bir iştir. Ve her hayırlı iş gibi tatlısı yenilmelidir. Hiç itirazım yok. Bu bir kültürdür. Paylaşımdır. Olmalıdır da. Ancak ya o tatlıyı hiç yemeyeceksin ya da bunu hicvedenlere sosyal medyada hesapsız kitapsız geçirmeyeceksin. Siz, kardeşim; eğer o tatlıdan veya herhangi bir tatlıdan hiç yemediyseniz benim on küsür yıllık avgatlığımda orta çaplı bir tatlıcı açmaya yarar gönderdiğim onca tatlıyı kim yedi? Gelin önce bunu bir açıklığa kavuşturalım, sonra atarlanırsınız…
Kapıda Duran Sinir Sahibi Polis Abi;
Tür: Polisiye, Dram - IMDB: 8.4
Çok büyük hayal kırıklığıdır onunla olan ilişkimiz. Oysa ne severdik birbirimizi. Su sızmazdı aramızdan. Halı saha maçları tertip ederdik, beraber pikniğe giderdik. Yüzü gülerdi eskiden sabah bizi adliyede görünce, şimdiki gibi somurtmazdı. Sonra ne oldu ise oldu, ülke koca bir tımarhaneye dönüştü; hızlı değil ama çabuk çabuk, gece karanlığındaki kedi gözleri kalıverdik bir anda. Neyse efendim, bizim o halen ne işle iştigal ettiğinden habersiz “uzun” Barolar Birliği başganı, kalkıp ülkenin tartışmasız en “uzunu” olan AKP genel başganına atarlanmaya kalkınca, fırçayı sağlam yedi. Oturdu aşağı.
Birden devlet katında biz avgatlara bir uyuz olmuşluk başladı, sormayın gitsin. Tüm adliyelerde başsavcılar verdi emri: “Reyisin şemsiyeyle güvercin dürttüğü gibi bu avgatların ötesini berisini iyice arayın, ellemeden yoklamadan salmayın adliyeye!” İşte ilk çatlaklar böyle başladı polis abimizle. “Elleyecem” dedi, “Yok” dedik. “Savcının emri” dedi. “Bak bu kanun. İşi başında avgat kişi aranamaz yazıyo, sen okumuş yazmış insansın. Sence kanun mu büyüktür, yoksa savcının lafı mı?” dedik. Beş saniye kadar baktı düşündü, umutla bekledik. Neticeten “Tabii ki savcımın emri” dedi.
O an anladık ki, bu ilişki yürümeyecek. Halen kafasını çevirip homurdanır eski dost, sabah beni turnikeden, x-raydan geçer gördükçe. Hoş geldin yeni Türkiye!
Zabıt Katibi;
Tür: Biyografi - IMDB: 7.0
En sevdiklerim. Favorim. Bak bu arkadaşların emin olun kötüsü olmaz. Ya orta hallidir, akmaz kokmaz, senle işi olmaz, muhattap olmaz. Ya da çok bitirim tiplerdir. Duruşma arası veya hakim yokluğunda sohbet, muhabbet tadından yenmez. En az mahkeme hakimi kadar hakimdir dosyalara, geldisine gittisine. İşçidirler, emekçidirler. Cumaya da giderler, rakı da içerler. Adam gibi adam, kadın gibi kadındırlar. Yani en azından benim tanıdıklarım hep öyle.
Şimdilik gözlemler, durumlar, yazımızın sınırı bu kadar. İleride eklemeler ile devam edeceğiz. Merak etmeyin biz iğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırmayı da biliriz. Bizce adliye bir ev, bir işyeri, bir kültürdür. Biz oranın her çalışanı ile ilalebet dostuz ve dost kalmak umudumuz. Herkesin iyisi, kötüsü vardır. İyisini sever, kötüsünü en fazla hicvederiz. Elbet türlü türlü avgat da vardır. Hatta Erdem de bu konuda yazmıştı.
Her şeyin daha iyiye gittiği bir dünya ve ülke dileğiyle, sevgiyle kalın.
Tekrar hoş geldin İpek.
Ve merhaba tüm dostlar…